Lalibela: Etiyopya'nın Kudüs'ü
Etiyopya Kralı Lalibela’nın 12. yüzyılın sonunda "ikinci bir Kudüs"ü inşa ettirmek amacıyla yaptırdığı Lalibela Kiliseleri, mimarisi ve taşıdığı sembollerle dikkati çekiyor.
Etiyopya Kralı Gebre Meskel Lalibela’nın Kudüs’e giden yolların güvenli olmadığı gerekçesiyle ikinci bir Kudüs’ü burada inşa ettirmek istemesinden ötürü bölge, “Etiyopya’nın Kudüs’ü” olarak adlandırılıyor.Düşmanların fark etmemesi için yer altına inşa edilen yapıların her biri, taşıdığı sembollerle dönemin ve bugünün Etiyopya’sında yaşanan güçlü dini hayatı anlamaya yardımcı oluyor.Amhara eyaletinde kralın adını taşıyan Lalibela kasabasında yer alan 11 kaya kilise her gün Etiyopyalıların düzenli olarak ibadet ettiği ve hac için geldiği bir mekan olmakla birlikte yılın her döneminde de turistlerin akınına uğruyor.Lalibela, Hristiyanlıkla 4. yüzyılın başlarında tanışan ve bu dini ilk resmi din olarak kabul eden devletlerden biri olan Etiyopya'daki Hristiyan kültürün en önemli yansımalarından biri.
Her ayrıntısı sembollerle dolu
1181-1221 yılları arasında hüküm süren Kral Lalibela’nın kiliselerin inşasını başlattığı 12. yüzyıl sonraları aynı zamanda Selahaddin Eyyübi ordusunun Kudüs’ü fethetmesinin hemen sonrasına denk geliyor.Çoğu birbirine tüneller ve koridorlarla bağlanan ve farklı boyutlarda yapılan kiliseler, burada görevli papazlar tarafından korunuyor.Şehirden geçen nehir Filistin’dekine benzer şekilde Ürdün Nehri adını taşırken, Biet Golgotha Kilisesi içerisinde Hz. İsa’nın mezarının bir replikası bulunuyor.Kiliselerin içerisinde Hz. İsa ve Hz. Meryem tasvirlerinin yanı sıra Etiyopya Ortodoks Kilisesi'nden önemli din adamlarının da yer aldığı figürler sergileniyor.Biete Meskel Kilisesi’nin dış cephesi, Eski Ahit’teki 10 emire atıfla 10 adet kör kemerle çevrelenirken, Beta Maryam Kilisesi'nin dış yüzeyinde Swastika, Saint Andrew ve Yunan haçları yan yana dizilmiş halde görülüyor.
"23 yılda inşa edildi"
AA muhabirine Lalibela tarihi hakkında bilgi veren Golgotha Kilisesi Papazı Belay Habetamu, Hz. İsa’nın Kral Lalibela’ya görünerek konuştuğunu belirterek, “Hz. İsa ona ikinci Kudüs olacak şekilde kayaları oyarak kiliseler inşa etmesini emretti. Kiliselerin yapımına Hz. İsa ve melekler öncülük etti.” diye konuştu.Kral Lalibela’nın aynı zamanda bir papaz olduğunu ifade eden Habetamu, “Kiliselerin inşası tam 23 yıl boyunca gece ve gündüz süren bir çabayla tamamlandı.” dedi.1978 yılından bu yana Birleşmiş Milletler Bilim, Eğitim ve Kültür Teşkilatı (UNESCO) Dünya Mirası Listesi’nde yer alan ve iyi korunamadığı için hükümete yönelik eleştirilere sebep olan Lalibela’daki bazı kiliseler, yağmurdan ve fırtınadan zarar görmemesi için korunaklarla örtülmüş.
11 kilise içerisinde en son inşa edilen, tavanı haç şeklinde yapılan ve içerisinde direk barındırmayan Saint George Kilisesi buradaki en dikkati çekici yapıların başında geliyor.Yaklaşık 10 yıldır burada rehberlik yapan Abiy Tesfakiros, bu kilisenin Hz. Nuh’un gemisinden esinlenerek 3 kat halinde yapıldığını anlattı.Abiy, en alt katta pencerelerin olmamasının geminin deniz altında kalan kısmına işaret ettiğini, kilisenin arkasında yer alan eğimin ise Hz. Nuh’un gemisinin karaya oturduğu dağı simgelediğini ifade etti.
Turistler akın ediyor
Kültürel varlıklarının yanı sıra gündelik yaşantısıyla da dikkati çeken Lalibela, sanki yüzlerce yıldır hiç el değişmemiş izlenimi veriyor.Bir zamanlar Etiyopya topraklarının başkenti olan Lalibela’da halk, ülkedeki değişim hızından hiç etkilenmeden geleneksel yaşamını sürdürüyor.Sokaklarında hiçbir polise ve güvenlik görevlisine rastlanmayan kasaba, ziyaretçilerde Etiyopya sınırları içinde değil de başka bir ülkenin topraklarındaymış hissi uyandırıyor.Yaklaşık 2 bin 600 metre rakımda kurulu olan kasabada en önemli gelir kaynağı turizm.
"Hayatımda şimdiye kadar öyle eserlerle karşılaşmadım"
Lalibela’yı görmek için Almanya’dan gelen Sarah Polin, hayatında şimdiye kadar böyle bir eserle karşılaşmadığını ifade ederek, yüzyıllar önce bu yapıların inşa edilmiş olmasının şaşırtıcı olduğunu dile getirdi.Etiyopyalıların halen bu kiliselere gelerek ibadet etmelerinin nasıl bir güçlü inanca sahip olduklarını gösterdiğini söyleyen Polin, “Bu kiliseler, Etiyopya’nın ne kadar farklı bir geçmişe sahip olduğunu ortaya koyuyor.” dedi.Kasabayı ziyaret edenlerin kiliselerin yanı sıra görmeden gitmediği bir diğer mekan ise her hafta binlerce kişinin akın ettiği pazar.Hayvancılık ve tarımın yapıldığı çevre köylerde yaşayanlar her cumartesi günü kendi ürünlerini satmak ve alışveriş yapmak için kasabaya iniyor. Dağların tepelerinden yükleriyle gruplar halinde aşağı doğru inen köylüler kasabadaki pazar alanında mahşeri bir kalabalık oluşturuyor.
Sadece 200 Müslüman var
Etiyopya’nın yarıya yakınını Müslümanlar oluşturmasına rağmen yaklaşık 50 bin nüfusa sahip bu kasabada sadece 200 Müslüman yaşıyor.Hiçbir cami ve mescidin olmadığı kasabada Müslümanlar ancak pazar alışverişi için merkeze iniyor ve genellikle kasabanın dış mahallerinde yaşıyor.Çarşıda kendisine mikrofon uzatılmasından Hristiyan halkın rahatsızlık duyduğu Müslüman sakinlerden Yusuf Memi, Lalibela‘ya ailesiyle 1980’lerde geldiğini ve kasabanın dış mahallesinde çiftçilik yaparak yaşadığını söyledi.Müslümanların sosyal işlerini yürütmesi için bir dernek kurduğunu anlatan Memi, “Şu anda barış içinde yaşıyoruz ancak Müslümanlar olarak üzerimizde sosyal baskı var. “diye konuştu.Memi, kasabanın dışında bir mescitleri olduğunu ve bu çevrede toplam Müslüman nüfusun 200 kişi civarında olduğunu dile getirdi.